Genel Yetkili Sendika
95497 | | | 16-04-2015

Ölü getir sevelim yaralı getir övelim

Yunus ÖZDEMİR
Yunus ÖZDEMİR

Bugünler bir sendikanın genel başkanı ucuz yollu manevralarla kendi sendikasındaki erimeyi durdurmak, alanda cellatlarına cesaret aşılamak için tuhaf, gerçeklerden uzak, kin dolu paylaşımlarda bulunmaktadır. Yan rollerde ise yardımcıları da ortalığa döktükleri yavelerle peşrev çekip, ahkâm kesmektedir. Kompleks yaptıkları her hallerinden belli olan bu sanal sendikacılar sürekli hedefler gösterip, insanların özel durumlarını sömürmekte, işlevsel haller bulup şark kurnazlığı yaparak alanda anlatacak kazanımları olmadığı için olaylar ve algılar ikilemiyle mayıs ayını atlatmaya şafak saymaktadır.

 

Belli ki yetki ayı yaklaştıkça hezeyan mevsimi başlıyor. Demek ki artan farkı binlerce insana izah etmek için kişileri ve kurumları töhmet altında bırakan açıklamalar bir yere kadar kifayet ediyor. Ödenmek istenmeyen hesap gözden kaçırılır mantığıyla, iftira atıp, gerçekleri çarpıtıp, kendi başarısızlıklarını gözlerden kaçırmak istiyorlar. Eğitim çalışanları için kazanımlara kafa yormak yerine, kimi zaman istatistiklere mini etek muamelesi yapıp neyi gösterip neyi göstermesek kaygısıyla söylem geliştirip; algı illüzyonlarıyla sanal sendikacılık yapmaya çalışıyorlar. Paylaşım ve yazılarındaki kaba dilinin ağırlığıyla suçladıkları insanların vebaliyle, bugün acaba neyi çarpıtıp kimi töhmet altına alsak diye yatıp kalkıyor olmalılar ki her gün ucuz kahramanlıklara soyunuyorlar. Kişi yıpratmayı kuruma yıpratmaya, kurum yıpratmayı; hükümet düşürmeye denk getirip realiteden uzak romantizmle alandaki algıyı ilga etmeye tevessül ediyorlar. 

Kendi sendika genel kurullarında yavuklusu oldukları partiden izinsiz aday olduğu gerekçesiyle kürsüye çıkan arkadaşlarını siyasi parti erbapları tokatla alaşağı ederken ses edemeyenler, başka sendikaların başka siyasi partilerle olan ilişkileri hakkında yorum hakkını asla elinde bulunduramazlar. Parti binasında eylem planlayıp, eylemlere ocaklardan adam sökün edenler, kendi gözlerindeki merteği görmeden başkasının burnunun ucundaki çöpe bakma hakkına asla sahip değiller.

 Serbest kıyafet eylemi başladığında bu devletin abdestini bozar mı korkusuyla niyetsiz ibadete durup ibadetin hiçbir rüknünü yerine getirmeyenler, alanda serbest kıyafetle gelenleri fişleyerek, valiliklere işlem yapılması konusunda çağrıda bulunanlar; hakkında işlem yapılması için dilekçe yazacakları bir öğretmen vefat edince onun yasını tutma riyakârlığını gösteremezler. Düğün evinin tefçisi ölü evinin ağıtçısı tutarsızlığıyla hiçbir eğitim çalışanını samimiyetlerine inandıramazlar. 

Nöbete ücret konusunda kararlılıkla mücadele edenleri sırf kendilerine ulanmadı diye yaftalayarak voltrana karşı tek tutmaya gayret etmek, kendi cürmünce manevra yapmaktır. Nöbete ücret konusunu kamuoyuna taşıyan, ilk defa talebe dönüştüren, her platformda kazanıma dönüştürmek için mücadele veren en son 350 bin imzayı hükümete teslim ederek baskının dozunu artıran, eğitim çalışanları adına müzakereyi yürütecek olan muhatap sendikaya münkir bir edayla dil uzatmak; aynı hedefe koştuğunu bildiğin yan kulvardaki atik koşucuya yarışı kazanır korkusuyla dirsek atmaktır. Bu da tüm eğitim çalışanları nezdinde aymazlık ve kıskançlıktır.

 Öğrenciler için serbest kıyafet çağrısı yapıldığında öğrencilerin fakirliğinden dem vurup ekonomik kategorizasyon gibi ham bir fikir üzerinde tektipçiliği savunanlar, , öğrencilerin sağlık ve güvenliğini tehlikeye atacak bir eyleme methiyeler düzerek onların sağlığını kıyafetleri kadar önemsemediklerini ortaya koyma bahtsızlığına düşerler. Sürekli her şey üzerinden bölünme edebiyatı yapıp kendi ideolojik saplantılarını toplumun ayağına bukağı olarak geçirenler, özgürlüğü en fazla kelime olarak telaffuz edebilirler.

 Türkiye’nin doğusuna doğru gidildikçe buharlaşıp kaybolup levha bile asamayanlar tüm ülkeyi kucaklayacak bir söylem ve eylem kuşatıcılığını uhdesinde barındıramayanlar, söylem ve eylem konusunda kimseye akıl verecek istidata sahip olamazlar. Kısmi sendika olarak kalmaya mahkûm olduğunu bilerek mevcudu koruma dürtüsüyle saldırmayı savunma olarak benimseyebilirler.

 İlçe müdürüne posta koyup ilk yumruğu atan, sonrasında maalesef dayak yiyen, üyesinin fiiliyatını gizleyerek dayak yemiş görüntüsünü kendi üyesi, eğitim çalışanı, aile babası, özel hayatı gibi unsurlardan sıyırıp, sosyal itibarını hiçe sayıp pornografik bir anlayışla (gözü mor) öğretmeni ülkeye servis etmek her kişiye ve her olaya sendikal malzeme gözüyle bakmaktır. Olayın bütününü gizleyip işine gelen kısmi görsellerle süsleyip, o insanı yarın sokağa nasıl çıkar diye düşünmeyip üyemiz dayak yedi hinliğinden medet umanlar gel seni artist yapacağım diye kız kandıran yönetmen mantığa cuk otururlar.

 Böyle ölü getir sevelim, yaralı getir övelim, karakterlere suikast düzenleyelim aklıyla yapılan sendikacılık, sonun bir önceki durağındaki kağşak sendikacılıktır. Kin ve nefret zerkeden, alanı her gün kirleten, üye tutmak amacıyla insanların duygularına tazyikle yük yükleyen anlayış, öğretmeni müdürle karşı karşıya getirecek nefret dilini peyda eden, kendini mağdur hissedip eyleme katılmak istemeyen ama onu zorla senin mağduriyetini kullanmamız lazım, sen değilse bile bu düştüğün konum bize lazım anlayışıyla kişiyi kendi iradesine rağmen alana sürükleyen; mağduriyetleri hak yerine mevzi, kişileri birey yerine işlevsel aktör,  herkese ve her şeye sendikal malzeme muamelesi yapan, gerçekleri inkârla yapılacak sendikacılık bu kadar olur. Gün gelir ona da gem vurulur.

 

Tüm Yazılar
Tüm Makaleler
11 Ölü getir sevelim yaralı getir övelim