Filistin 75 yıldır hemen her gün İsrail’in zulüm ve zorbalığına maruz kalmıştır. Bütün dünyanın gözü önünde, uygulanan ağır kuşatmayla Gazze aç, susuz, ilaçsız, ışıksız, gıdasız bırakılmakta; havadan, karadan, denizden durmaksızın bombalanmaktadır. Gazze’de tam bir soykırım yapılmaktadır. Bu korkunç insanî trajedi karşısında devletler ya sessiz, sağır ya da etkisiz kalmaktadır. Gazze’ye reva görülen yıkım, kıyım ve katliama sessiz kalmayan kitlelerin protestoları, evrensel insanlık vicdanı, barış ve huzur adına umudumuzu canlandırmaktadır.
İnsanlık adına kabul edilemez olan bu katliamların faillerine karşı topyekûn bir mücadele verilmelidir. Siyonist İsrail’e karşı sadece askeri alanda değil, siyasi, sosyal, kültürel, ekonomik alanlarda da önleyici, engelleyici tavır ortaya konmalıdır. Bu bağlamda soykırıma ekonomik destek veren markalara karşı uygulanacak boykot sanılandan da fazla etkili olacaktır. Sözlerimizde acı, öfke ve umut bir arada olsa da, boykotların doğurduğu olumlu etkilere odaklanmak istiyoruz.
Örnek olarak, İsrail’e destek açıklaması yapan bir kahve markasının uluslararası havalimanındaki şube yöneticisinin sosyal medyada paylaşımı boykotun etkisini gözler önüne sermektedir. Normal şartlarda uluslararası yolcuların yoğunlukta olduğu bir havalimanı olarak öğle vaktine kadar, günün hedeflenen kotasını doldurduklarını ancak boykot kararından sonra hedef kotanın yarısına bile uluşamadıklarını ifade ederek boykotun iş hacimlerini büyük ölçüde etkilediğini ifade ediyor. Aynı kahve markası zincirinin New York Astro Place’deki şubesinin, orada yaşayan bir mahalle sakini tarafından yayımlanan görüntüleri, eskiden gün içerisinde yoğunluktan dolayı oturulacak yer bulunamazken, boykot nedeni ile mekânın ana oturma alanlarının dahi kapatıldığını gösteriyor. Boykot edilen diğer markaların da fiyatlarda büyük indirimler yaptıkları kamuoyuna yansıyan önemli gelişmelerden biri olmuştur. Boykot neticesinde gözden kaçırmamamız gereken başka gerçekler de gün yüzüne çıkmıştır. Bazı ürünlerde yüzde elliyi aşan indirimler yapan firmaların, kâr marjının ne kadar fahiş olduğu, üzerinde durulması gereken önemli bir husustur. Burada sermeye odakları tarafından emeğin ve emekçinin sırtından elde edilen bir rant olduğu da ortaya çıkmaktadır. Emekçiyi ve tüketiciyi sömürerek elde ettiği rantı, Gazze’de masum sivilleri katleden İsrail’e peşkeş çeken emperyalist sermaye dersini almalıdır.
Sessiz kalmayı reddederek, dünya genelinde İsrail'in zulmünü protesto eden milyonlarca insan, güçlü bir mesaj gönderdi. Boykotlar, İsrail'in işgal politikalarını ve insan hakları ihlallerini teşhir etti. Tek elden, tek yanlı yönetilen manipülatör medyanın yaratmaya çalıştığı algılar çöktü. İnsanlar, vicdanlarının sesine kulak vererek, İsrail'in saldırganlığına karşı durdu ve durmaya da devam edecek. Bu boykotlar, adalet talebiyle dünya genelinde adeta bir birlik ve dayanışma köprüleri kurdu. Dünyanın her yerinde insanlar kitleler halinde sokaklara iniyor, tepkilerini dile getirerek bu çarpık bu zorba küresel düzene karşı seslerini daha fazla yükseltiyorlar. Bu tepkiler sermaye gücünü bir silah olarak elinde tutan vahşi neo-liberal düzenin sahibi emperyalistlerin bütün baskılarına rağmen dinmiyor. Yeni dünyanın toplumsal direnişle kurulacağına inanan kitleler, “Dünya beşten büyüktür” diyen iradeyi haklı çıkarırcasına küresel düzene meydan okuyor. Bazı devletlerin tekelinde olan ve meşruiyetini günbegün yitiren uluslararası kuruluşların tepkileri ise cılız kalıyor, asla caydırıcı nitelikte olamıyor.
Siyonist İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarına karşı verilen bu tepki, uluslararası alanda büyük bir farkındalık yarattı. İsrail'in zulmüne göz yuman veya destekleyenler, bu boykotlar sayesinde kendileri ile yüzleşmek zorunda kaldı, kalmaya devam edecek. Bu tepkilerin köklü bir tutum almada daha başlangıç olduğu öngörülmektedir. Dünya insanları, şimdiye kadar görülmedik bir oranda, haksızlığa karşı durmak ve adaleti savunmak için oldukça bilinçlendiler. Onurlu insanlar adil bir dünya düzenini tesis edecek en büyük argümanın toplumsal direniş olduğunun daha fazla farkına vardılar.
Ancak bu boykotların Gazze'deki acıları tamamen sona erdirmesi beklenemez. İnsan hayatının, adaletin, emeğin ve emekçinin hukukunu tesis etmek için daha fazlasının yapılması gerekiyor. Bu yüzden, boykotlar sadece bir başlangıç olmalıdır. Uluslararası toplumun, insan hakları ihlallerine karşı daha etkili adımlar atması gerekmektedir.
Gazze'deki masumların yürek parçalayan hikâyeleri yılgınlığa neden olmamalı, bilhassa irademizi güçlendirmelidir. İsrail'in işgaline, baskısına ve zulmüne karşı duruşumuz sürekli olmalıdır. Çünkü ancak sürdürülebilir tepkiler, olumlu ve sürekli bir değişime vesile olabilir.
Unutmayalım ki, olan biteni fark ettiğimizde bilinçli, örgütlü hareket ettiğimizde ise güçlüyüz. İsrail'in zulmüne karşı duruşumuzda, sesimizi yükseltelim. ‘Almazsak ölmeyiz ama alırsak ölürler’ şuuruyla hareket etmeliyiz. İsrail’i destekleyen firmaları acil ve etkili bir şekilde boykot etmeliyiz. Bu ürünlere yöneldiğimiz her durumda, işgalcilere bir mazlumun canını alacak bir mermi sağladığımızın bilincinde olmalıyız. Adalet ve özgürlük mücadelesinin öncülerinden olan Malcolm X’in "İster mermi kullansın, ister oy pusulası, insan iyi nişan almalı. Kuklayı değil, kuklacıyı vurmalı" ifadesinden hareketle bu katliamın bütün faillerine hadlerini bildirelim.
Bu direniş, umut dolu bir geleceğe doğru ilerlemek için önemli bir adımdır. Gazze’deki sivillerin ölümüne yol açan saldırıları kınamakla yetinmeden, herkesi, her kurumu Siyonist İsrail’e ve arkasındaki sömürgeci düzene karşı mücadele saflarında birleşmeye davet ediyoruz. Boykotların olumlu etkileriyle, halkların iradesinin kuracağı adil bir geleceğe doğru adımlar atalım. Unutmayalım ki direniş savaştan daha uzun sürecek…