Genel Yetkili Sendika
15416 | | | 21-10-2019

Mehmet Akif İnan şiirinin imkânları

Hıdır YILDIRIM
Hıdır YILDIRIM

Mehmet Akif İnan, Türk şiirinin yön aradığı ve bir uçtan diğer uca savrulduğu 1960’lı yıllarda, nev’i şahsına münhasır bir şiir mecrası arayışı içerisinde olmuş, çeşitli denemelerin ardından zeminini kendi kültürel beslenmesinden kurduğu, şekil ve içerik bakımından orijinal bir şiir meydana getirmiştir. Mehmet Akif İnan, gerek şekil gerekse içerik açısından başkalarına benzemeyen bir şiir kurma arayışı içerisinde olduğunu kendi şiirinin poetikasına ilişkin yazılarında ifade etmiştir. Mehmet Akif İnan, kendi şiirini arama sürecini ve şiirde ulaştığı kararı şöyle ifade etmektedir:

“Şiirde ben; 1970’lerden bu yana kimselere benzememe yolunu seçtim. (…) 1970’lere kadarki şiir mecram, her ne kadar daha sonraki şiirde bulmuş olduğum noktalara aykırı düşmeyen unsurlar taşımış oluyorsa da farklı bir anlatıma sahiptir. Benim hakkımda fikir beyanında bulunan arkadaşların, eleş­tiricilerin çoğu benim gizlemeye çalıştığım 1970’ten önceki şiirlerimi de görmezden geldiler. Fakat 1970’lerden sonra bazı kararlara vardım. Karar aslında yine dünya görüşümün şiirini oluşturmaktı. Ama dünya görüşümün şiirini oluştururken, bir form aradım. Ve bu formu ben İslâm topluluklarının geliştirdiği şiir yapısında, geleneğinde gördüm. Bunun uzantısı da bizde ne Divan Edebiyatı’nın tekrarı ne de onun tecdidi olmalıydı. (…) Ama eski sanatımızın estetik telak­kilerine muvafık düşen ama şiirimde onlara bazı yeni eklemeler getirmek istedim.”[1]

Mehmet Akif İnan, kendi şiirini kurarken yararlandığı Divan Edebiyatı formlarını taklitçi bir anlayışla işlenmemiş bir biçimde ortaya koyma uğraşısı içerisinde olmamış, o kültürün hazmedildikten sonra kendi hamurkârlığında yeniden yoğrularak ürüne dönüştürme şeklinde bir yol izlemiştir. Divan Edebiyatının neşet ettiği özle, Mehmet Akif İnan’ın şiirini devşirdiği öz aynıdır. Mehmet Akif İnan, taklitçiliğe düşmeme hususundaki hassasiyetini ve öze ilişkin aidiyetini şöyle dile getirir:

“Zannediyorum bir ölçüde Divan Edebiyatı belirir karşılarında. Belki bir Divan şiirinin dünyasını görür gibi olurlar. Kendilerine o edebiyatı hatırlatır daha çok. (…) Fakat onları suret-i ka­tiyede yenileme veya onları değişik bir biçimde tekrar gündeme getirme şeklinde bir çaba göstermedim ben.

(…) İslâm’ın bütün hassasiyetini, dünya görüşünü bin yıl içeri­sinde oluşturmuş olduğu estetik kanunları kullanmaya ama onu içimin süzgecinden geçirerek ona yeni bazı unsurlar eklemeye gayret göstererek kurmaya çalıştım.

[E]debiyatımızda 1970’lerde, eski edebiyatımızdan yararlanmak, Divan şiirinden çağdaş anlamda yeniden istifade etmek gibi kavgaların ortaya çıktığı zaman benim içimde oluşan ve çok kaba hatlarıyla an­latmaya çalıştığım biçimde kanunlara bağlanan bir şiir anlayı­şı, beyit düzeni. Ama bu beyit düzeni içerisinde her biri kendi müstakil bir hane belirtiyor. Fakat bunlar arasında bir omurga yok değil. Şöyle anlaşılmalı: Hani âdeta her birini –farzımuhal– bir kaynak olarak addedecek olursak, bunların hepsi aynı yeral­tı nehrine bağlı kaynaklardır. Her beyit bu yeraltı nehri benim dünya görüşümdür. Yani İslâm’dır.”[2]

Mehmet Akif İnan, 1969 yılına kadar sürdürdüğü arayışlarını Edebiyat dergisinin de yayın hayatına başladığı bu yılda sona erdirmiş, Edebiyat dergisindeki yazılarında çerçevesini dile getirdiği şiir anlayışına uygun olarak ortaya koyduğu şiirlerini benimsemiş, 1969’dan önceki şiirlerini ise reddetmiştir. Bir söyleşisinde bu hususu şöyle açıklamaktadır: “(…) [S]ayısı 50’yi bulan o yıllara ait şiirlerimin hepsini ki­tabımın dışında bıraktım. Çünkü o şiirlerle edebiyat dünyasında belirmek istemedim. Hicret adlı şiir kitabımdaki şiirlerimin hep­si, benim 1969’dan sonra yazdıklarımdır. Yani Edebiyat dergisini kurduğumuzdan sonra yazdığım şiirlere önem verdim. Yeni ve özel bir anlayışın ürünüydü bunlar.”[3] 

Mehmet Akif İnan, İslam kültürünün hâkim olduğu bir çevrede, İslam’ın yaşandığı bir ailede yetişmiştir. Bu kültürün edebiyattaki yansımasını özümseyecek bir altyapıya sahiptir. İslam kültür ve medeniyetinin edebiyatta meydana getirdiği birikimi güçlü bir zemin kabul ederek, kendi özgün yorum gücüyle farklı bir ürüne dönüştürmüştür.

Mehmet Akif İnan, 1960’lı yıllardaki gelenekten yararlanma modası çerçevesinde Divan şiirinden yararlanma şeklinde kendisini gösteren akımı eleştirir. Divan, gazel gibi isimlendirmelerle ortaya konulan ürünlerin sun’i olduğunu, içerikten yoksun kaba bir taklitten ibaret olduğunu söyler. Gelenekten yararlanma hususunda kendi farkını ortaya koyar:

“[O] dönemlerde Divan şiirinden yararlanma gündemdeydi. Birçok sanatçının bu anlayışa uygun şiirler yazdığını görüyorduk. Behçet Necatigil, Encam adlı şiir ki­tabını yayınladı. Turgut Uyar Divançe, Attilâ İlhan gazeller adlı Divan şiirinin özünden, şeklinden manasından modern kılıklı şiirler yazıldı bir hayli. O dönemlerde ben bu tür şiirlere karşı fikirler geliştirdim. Bunların Divan şiiriyle ilgili organik bir bağ içinde olmadığını söyledim. Çünkü bu sanatçılar Divan dünya­sının ruhuyla bağlantılı insanlar değillerdi. Divan şiiri temelde İslâm uygarlığına dayanır. İslâm uygarlığının içinde kendisini saymayan bir sınıf sanatçının Divan şiirinden yararlanışı olsa olsa bir özenti olurdu. O şiirlerde ben bu özentiyi gördüm. Di­van şiirinden çağdaş anlamda nasıl yararlanılması lazım geldiği­ne dair yazmış olduğum düz yazılara uygun biçimde şiirler üret­tim. İşte benim Hicret’te yer alan şiirlerim bu şiirlerimdir. Tenha Sözler’deki şiirlerim de aynı anlayışın uzantılarıdır. Değişim, belki bir parça gelişime uğramış uzantılarıdır.”[4]

Mehmet Akif İnan’ın şiirini değerlendiren Ahmet Kabaklı, İnan’ın, içerik, şekil, mazmunlar, mecazlar çerçevesinde gelenekten beslenen bir şiir ortaya koyduğunu belirtmektedir: “Divan Edebiyatı’na hayran olan ve bu şiirin bütünüyle ‘İslamî timsal ve mecazlardan, İslamî düşünce inanç ve iman unsurlarından oluştuğunu ısrarla belirten Akif İnan, özellikle bu düşüncesine uygun şiirler yazarak ‘Yeni İslamî Akım’ ile Divan Edebiyatımız arasında bağlar kurmaya çalışmıştır. Kendisi, Divan Edebiyatı’na Halk Edebiyatı’nın şekil ve muhtevasını da katarak beyit birimlerine dayalı şiirler yazmıştır. Vezinli hissini veren fakat kafiyelere önem vermeyen bu şiirlerde geleneğe dayalı bol kelimeli güzel bir dil vardır. Aşkın, düşüncenin serbest ufuklarında gezinmekle beraber, bütün kuşaktaşları gibi İnan da İslamiyet’e, Kur’an’a, Peygamber’e, Asr-ı Saadet’e işaret eden tema ve mecazlara yer vermektedir.”[5]

Mehmet Akif İnan, muhteva itibarıyla gelenekten yararlanmakla kalmamış, şekil itibarıyla da Divan ve Halk şiirinin şekil unsurlarından yararlanmıştır. Şiirde İkinci Yeni Akımı’nın etkisinin hâkim olduğu, serbest şiirin moda olduğu bir dönemde hâkim atmosferin etkisi altına girmemiştir. Şiirlerine Kaside, Müstezad, Terkîb-i Bend gibi Divan şiirine mahsus nazım şekillerini ad olarak veren Mehmet Akif İnan, şiirlerinin pek çoğunu beyitler hâlinde yazmıştır. Mehmet Akif İnan’ın şiirlerinin hemen tamamı 11’li hece ölçüsüyle yazılmıştır.

Mehmet Akif İnan’ın şiirlerinin yapısına ve biçim özelliklerine ilişkin Prof. Dr. Hicabi Kırlangıç şu değerlendirmelerde bulunmaktadır: “Akif İnan, şiirlerini iki kitapta toplamıştır: Hicret (22 şiir), Tenha Sözler (33 şiir). Her iki kitaptaki şiirler hece ölçüsüyle yazılmıştır, üstelik bir iki örnek hariç, bütün şiirler 11 hecelidir. Bu son derece dikkat çekicidir. Akif İnan’ın kitap­laşmış şiirlerinde 11 hecenin hâkimiyeti barizdir. Kendisi, bir söyleşide aruz vezninde denemeler yaptığını da belirtir ama daha önce belirttiğim gibi bu denemeler şiir kitaplarına girmemiş olmalıdır. Gerçi bu 11 heceli şiirlerin bir kısmı, epeyce tasarruf ile imale ve zihaf gibi şair seçenekleri devreye sokularak Mevlana’nın Mesnevi’sinin vezni olan ‘fâilâtün fâilâtün fâilün’ kalıbına da uyar­lanabilir gibi görünüyor. (…) Şiirlerde (büyük çoğunlukta) birim beyittir. Her şiirde ortalama 7-8 beyit bulunmaktadır. Bazı şiirler daha uzuncadır. Dört beş beyitten oluşan şiirler de vardır. Ayrıca daha uzun şiirler de vardır ki bazıları Romen rakamıyla ayrı­lan birkaç bölüm halinde düzenlenmiştir. Bu açıdan değerlendirildiğinde Akif İnan’ın şiirlerinin klasik gazel veya kaside kalıbına benzer olduğunu söyleye­biliriz. Zaten bazı şiirlerinin başlığında kaside veya gazel ibaresi yer almaktadır. Meselâ ‘Kaside’ başlıklı 24 beyitlik bir şiiri vardır. Klasik kasidelerin uzunlu­ğuna benzemesi ve adı nedeniyle bu şiirin kaside olduğunu söylemek yanlış olmaz. Hicret’te başlığında ‘gazel’ kelimesi geçen 4 şiir, Tenha Sözler’de ise bir şiir yer almaktadır. Dolayısıyla Akif İnan’ın bazı şiirlerini gazel olarak düşündüğü­nü söyleyebiliriz. Birçok şiir, beyit sayıları bakımından kasideden ziyade gazel olarak nitelenmeye daha uygundur. Ayrıca şiirlerdeki baskın lirizm de gazel nitelemesine uygun düşmektedir.”[6]

Mehmet Akif İnan’ın 11’li hece ölçüsünün dışında ölçülendirilmiş, beyit esasının dışında dörtlük ve üçlüklerle kurulmuş az sayıda şiiri de bulunmaktadır. Mehmet Akif İnan, şiirlerinde kafiye kaygısı gütmemiş, nadiren de olsa bazı mısraların bir hece fazla çıkmasını da dert etmemiştir. Mehmet Akif İnan’ın kalıplara tam anlamıyla uyma hususunda ısrarcı olmadığı görülmektedir.

Mehmet Akif İnan, az şiir yazmıştır. Hicret ve Tenha Sözler adlı iki şiir kitabında yer alan şiirlerinin toplam sayısı 55’tir. Mehmet Akif İnan’ın az yazması, şiirleri üzerinde detaycı bir çalışma yürüttüğünü ve Divan şiiri anlayışı çerçevesinde anlamı beyit içerisinde bütünleme gayreti içerisine girdiği ve yetiştiği Urfalı büyük şair Nâbî’nin hikemi şiir üslubuna uygun biçimde beyitlere hikmet yüklemeye çabaladığı görülmektedir. Mehmet Akif İnan’ın şiiri üzerindeki Divan şiiri etkisinin gözle görünür yansıması da beyitler üzerine yoğunlaşılmış olmasıdır. Divan şiiri beyit bütünlüğüne dayanan bir şiirdir. Söylenecek şey, birden fazla katman da oluşturularak bir beyit içerisinde tamamlanır. İnce duyuşlar, hayaller, çeşitli göndermelerle zenginleştirilir. Beyitler arasında ilgi ve ilgisizlik bir arada gözetilir. Bu nedenle herhangi bir beyit ya da mısra tek başına bir bütünlük ve güzellik taşır. Bazen bir şairi yüzyıllar ötesine bir tek seçkin mısrası taşıyabilir. Bu yüzden ”Eger maksûd eserse mısra-yı berceste kâfidir”  denilir ve ince işçiliğe son derece önem verilir.

Mehmet Akif İnan’ın eşi Sevim Hanım, onun şiir yazma alışkanlıklarına ilişkin olarak, “Şiirlerini mısra mısra yazar, zaman içerisinde bir araya getirirdi”[7] demektedir. Mehmet Akif İnan’ın şiirleri üzerinde çalışmaya devam ettiği, bazen bazı mısralardaki kelimeleri değiştirdiği, bazen bir beyitteki bir mısrayı çıkarıp yerine başka bir mısra koyduğu görülmektedir. Mehmet Akif İnan’ın şiir anlayışının sunduğu bir imkân olarak şiirleri arasında beyit taşıdığı, beyitlerin yerlerini değiştirdiği görülmektedir. Şiirlerinin dergilerde yayımlandığı hali ile Hicret ve Tenha Sözler’in ilk baskılarındaki farklar bunu ispatlamaktadır.   

 

Mehmet Akif İnan Şiirinin İmkânlarına Bir Örnek: “Burç” Şiiri

Mehmet Akif İnan’ın şiir tarzının bir imkânı olarak şiirleri üzerinde gerçekleştirdiği değişiklikleri “Burç” adlı şiirinde şöyle gözlemleyebiliriz: Burç şiiri, Mavera dergisinin Şubat 1977 tarihli 3. sayısında yayımlanmıştır. Şiir, 6 beyitten oluşan 1. bent, 6 beyitten oluşan 2. bent ve 7 beyitten oluşan üçüncü bent olmak üzere toplam 3 bent ve 19 beyittir. Mehmet Akif İnan’ın 1991 yılında Yedi İklim yayınları tarafından ilk baskısı yapılan “Tenha Sözler” adlı şiir kitabında yer alan “Burç” şiiri ise 7 beyitten oluşan 1. bent, 7 beyitten oluşan 2. bent be 5 beyitten oluşan 3. bent olmak üzere toplam 3 bent ve 19 beyitten oluşmaktadır.

“Burç” şiirinin Mavera’da yayımlanan biçimiyle Tenha Sözler’de yer alan biçimi arasındaki farklar şu şekildedir:

Şiirin 1. bendinin ilk beyti, üzerinde değişiklikler yapılarak 2. bendin ilk beyti olarak taşınmıştır.

Şiirin 1. bendinin 2. beyti, 2. mısrası bütünüyle değiştirilerek 2. bendin 2. beyti olarak taşınmıştır.

Şiirin 1. bendinin 3. beyti, üzerinde değişiklikler yapılarak 1. bendin 5. beyti olarak taşınmıştır.

Şiirin 1. bendinin 4. beyti, 2. beytinin üzerinde değişiklikler yapılarak 3. bendin 4. beyti olarak taşınmıştır.

Şiirin 1. bendinin 5. beyti, üzerinde değişiklikler yapılarak 3. bendin 5. beyti olarak taşınmıştır.

Şiirin 1. bendinin 6. beyti, üzerinde değişiklikler yapılarak 2. bendin 3. beyti olarak taşınmıştır.

Şiirin 2. bendinin ilk beyti, aynen 1. bendin ilk beyti olarak taşınmıştır.

Şiirin 2. bendinin 2. beyti, ilk mısrası üzerinde değişiklikler yapılarak 1. bendin 4. beyti olarak taşınmıştır.

Şiirin 2. bendinin 3. beyti, bir iyelik eki değişikliğiyle aynen 1. bendin 3. beyti olarak taşınmıştır.

Şiirin 2. bendinin 4. beyti, üzerinde bir kelimelik değişiklik yapılarak 2. bendin 4. beyti olarak korunmuştur.

Şiirin 2. bendinin 5. beyti, üzerinde aynen 1. bendin 2. beyti olarak taşınmıştır.

Şiirin 2. bendinin 6. beyti, ilk beyti üzerinde değişiklikler yapılarak 1. bendin 6. beyti olarak taşınmıştır.

Şiirin 3. bendinin ilk beyti, ilk mısrası bütünüyle değiştirilerek, 2. mısra üzerinde değişiklikler yapılarak 1. bendin 7. beyti olarak taşınmıştır.

Şiirin 3. bendinin 2. beyti, 2. mısra üzerinde bir kelimelik değişiklikler yapılarak 3. bendin 2. beyti olarak korunmuştur.

Şiirin 3. bendinin 3. beyti, ilk mısra üzerinde değişiklikler yapılarak 3. bendin ilk beyti olarak taşınmıştır.

Şiirin 3. bendinin 4. beyti, her iki mısrada da birer kelimelik değişiklikler yapılarak 3. bendin 3. beyti olarak taşınmıştır.

Şiirin 3. bendinin 5. beyti, her iki mısrada da birer kelimelik değişiklikler yapılarak 2. bendin 7. beyti olarak taşınmıştır.

Şiirin 3. bendinin 6. beyti, aynen 2. bendin 6. beyti olarak taşınmıştır.

Şiirin 3. bendinin 7. beyti, her iki mısrada da değişiklikler yapılarak 2. bendin 5. beyti olarak taşınmıştır.






[1] Mehmet Akif İnan, Edebiyat, Kültür ve Sanata Dair, Eğitim-Bir-Sen Yayınları, Ankara 2016, s. 236-237

 

[2] Mehmet Akif İnan, Edebiyat, Kültür ve Sanata Dair, Eğitim-Bir-Sen Yayınları, Ankara 2016, s. 237-243

[3] Mehmet Akif İnan, Söyleşiler, Eğitim-Bir-Sen Yayınları, Ankara 2016, s. 147

[4] Mehmet Akif İnan, Söyleşiler, Eğitim-Bir-Sen Yayınları, Ankara 2016, s. 85-86

[5] Ahmet Kabaklı, Türk Edebiyatı, Türk Edebiyatı Vakfı Yayınları, İstanbul 1991, C. 4, s. 638

[6] Prof. Dr. Hicabi Kırlangıç, “Akif İnan’ın Şiirinde Biçim ve Dil”, Doğumunun 75. Vefatının 15. Yılında Mehmet Akif İnan Sempozyumu, Eğitim-Bir-Sen Yayınları, Ankara 2016, s. 216-217

 

[7] Mehmet Akif İnan Kitabı, Türkiye Yazarlar Birliği Yayını, İstanbul 2000, s.12.

Tüm Yazılar
Tüm Makaleler
1 Mehmet Akif İnan şiirinin imkânları
2 Taşrada sendikacı olmak ya da bir yol açıcının hikâyesi
3 Nev'i şahsına münhasır bir sendika önderi: Erol Battal
4 Mehmet Akif İnan'ın gençlik tasavvuru
5 Öğretmen Mehmet Akif İnan
6 Mehmet Akif İnan'ın şiir anlayışı ve 'vefa' beyti
7 Vefa/t yahut Eğitim-Bir-Sen'in taşra tarihi
8 Şair, mütefekkir, sendikacı Mehmet Akif İnan
9 Vefa budur