AK Parti Grup Baskanvekili Mahir Ünal, “Daha önce darbeler siyasete yapilirken, 28 Subat bizzat milletin kendisine karsi yapildi. Maalesef 28 Subat, toplumu ortadan ikiye adeta kirdi ve ‘bin yil sürecek’ denmesinin de sebebi buydu” dedi.
Ünal, Subemiz tarafindan Sütçü Imam Üniversitesi Nafi Baytorun Konferans Salonu’nda düzenlenen “Neden Yeni Anayasa” konulu konferansta, Türkiye’deki anayasa çalismalarinin tarihi sürecini anlatti.
1970’li yillari Türkiye için kayip olarak degerlendiren Ünal, 1980’de sag-sol olaylarinin zirve yaptigini ve Türkiye’nin ‘kardesin kardese vurduruldugu’ süreci yasadigini söyledi.
Bütün bunlarin halka dayali degil, halka ragmen yürütülen bir anlayisin sonucu ortaya çiktigini ifade eden Ünal, “Yani halkin, toplumun, bireyin nasil olmasi gerektigi, insanin özgürlügünü, insanin temel haklarini hiçe sayan, insanin biricikligini, onurunu ve insanin, etnik kimligi, inanci ne olursa olsun, onlarla birlikte yasama hakkini hiçe sayan anlayistir. O zenginligi görmezden gelen bir anlayistir maalesef” seklinde konustu.
1980 darbesi sonrasi yapilan anayasayi 1961 Anayasasi’nin güncellesmis hali olarak nitelendiren Ünal, 1980’nin degisimin hizlandigi yillar ve bunu ilk görenin de Turgut Özal oldugunu vurguladi.
“Bütün bu darbeler neden yapildiysa, bugün yeni bir anayasaya da o yüzden ihtiyacimiz var” diyen Mahir Ünal, sözlerini söyle sürdürdü: “Bütün bu darbeler neden yapildi. Bu darbeler, kurulan sistemi muhafaza etmek, korumak ve o tepeden inmeci, neye inanacagimiza, neyi düsünecegimize, ne yiyecegimize, nasil davranacagimiza karar veren anlayisin kendisini yasatmak için yaptigi müdahalelerdir. Son darbe önemlidir. 28 Subat klasik isimlendirmesiyle post modern darbesinin diger iki darbeden çok önemli farki vardir. Daha önce 1960 ve 1980 darbeleri ve 12 Mart muhtirasi söyle özellik tasir. Gelir siyasete müdahale eder, siyasetteki kendi belirledigi formatin disina çikan yapilari tekrardan sekillendirir, biçimlendirir, ögüt verir, korkutur. Daha önceki darbelerin temel özelligi budur. Yeni siyasi aktörler üretir, eskileri biraz geriye çeker, yani siyasi alani düzenler. Sunu demez hiçbir zaman: ‘bu degisim ihtiyaci bu degisim nereden kaynaklaniyor. Bu degisim ihtiyacini karsilamak için bizim ne yapmamiz gerekir.’ Ama 28 Subat bunu yapmadi. Daha önce darbeler siyasete yapilirken, 28 Subat bizzat milletin kendisine karsi yapildi ve maalesef 28 Subat toplumu ortadan ikiye adeta kirdi ve ‘bin yil sürecek’ denmesinin de sebebi buydu.”
Toplumsal degisimin karsisinda hiçbir gücün duramayacagini belirten Ünal, 28 Subat’in büyük kirilmalara ve yaralanmalara yol açtigini vurgulayarak, “Ama o yaralari iyilestirmek ve o yaralarla konusmamak gerek. O yaralarla konusursak adil olmayiz. O zaman rövansist oluruz. Bizim gelenegimizde rövans duygusu yoktur. Biz adaletle, hakkaniyetle hükmederiz ve biz insanin acziyetini, insanin yalnizligini, insanin sasabilecegini biliriz ve affederiz ama unutmayiz. Bu, çok önemlidir. Affetmekle unutmak farkli seylerdir. Insan affetmelidir ama unutmamalidir. Çünkü bir toplum hafizasini kaybederse, yolunu da kaybeder. Onun için 28 Subat’la ilgili anilarimizi bir kenara birakmamiz ve önümüze bakmamiz gerekiyor” degerlendirmesinde bulundu.
Geç olsa da yeni bir anayasa yapilmaya çalisildigini, bu konudaki çalismalarinin gayet güzel devam ettigini dile getiren Ünal, Türkiye’nin yeni, sivil bir toplumsal sözlesme niteliginde, toplumsal mutabakata dayali bir anayasaya kavusacagini sözlerine ekledi.
Furkan: Dünkülerin Adlari Salonlardan Kaldirilmalidir
Sube Baskanimiz Yrd. Doç. Dr. Hasan Furkan, gelinen nokta itibariyle heyecanlanmamanin mümkün olmadigini kaydederek, Sener Eruygurlarin, Hursit Tolonlarin, Türkan Saylanlarin, Mustafa Balbaylarin, Bedrettin Dalanlarin, Yekta Güngör Özdenlerin salonlarda agirlanarak konusmaci yaptirilmasinin bir tesadüf degil, belli bir planin, programin sonucu oldugunu belirtti. Üniversitelerin “Bir bilim yuvasi degil, bir üs, bir karargâh” olarak kullanildigini, insanlarin “burada ikbal ugruna taraftar olmaya zorlanarak bindirme tayfalarla ‘Ordu Göreve’ pankarti altinda” yürütüldügünü söyleyen Furkan, dünkülerin adlarinin salonlardan kaldirilarak yerlerine kahramanligiyla ün salmis bu sehre yakisir adlarin verilmesini istedi.
YÖK’ün sadece koordinasyon görevini yerine getiren bir yapiya kavusturulmasi gerektigini, üniversite rektörlerine verilen yetkilerin, zaman zaman bilimin, teknolojinin ve sanatin önüne geçtigini, bilim, teknoloji ve sanati engelledigini anlatan Furkan, rektörlerin derebeylige varan yetkilerinin ve uygulamalarinin sinirlandirilmasini, yönetim yetkilerinin yasal bir temele kavusturulmasini istedi.
Ögretmenlerin ve ögretim elemanlarinin esit ücretin disinda tutulmasinin üvey evlat muamelesi oldugunu dile getiren Hasan Furkan, “Bizler, her firsatta egitimin öneminden bahsedenleri; egitimcilerin özlük haklarinda ve maaslarinda hak ettigi karsiligi bulmamasini üzülerek izlemekteyiz” ifadelerini kullandi.
Üniversite personeli, ögrenciler ve üniversite disindan katilimcilar tarafindan büyük bir ilgi ile dinlenen konferansa, Mus Milletvekili Muzaffer Çakar, Belediye Baskani Mustafa Poyraz, Rektör Prof. Dr. M. Fatih Karaaslan, Rektör yardimcilari Prof. Dr. Sinan Bas ve Prof. Dr. Orhan Erdas, Memur-Sen Il Temsilcisi ve 1 No’lu Sube Baskanimiz Adnan Alagöz de katildi.