Subemiz tarafindan düzenlenen “Türkiye’de Demokratiklesme Sancilari” konulu konferansa konusmaci olarak katilan Gazi Üniversitesi Iletisim Fakültesi Ögretim Üyesi Prof. Dr. Naci Bostanci, “Hâkimler ve Savcilar Yüksek Kurulu (HSYK), verdigi kararlarla hukuku degil, darbe heveslisi kisi ya da kurumlari korumak ve kollamaktadir” dedi.
Subemizin düzenledigi “Türkiye’de Demokratiklesme Sancilari” konulu konferans, EGS Toplanti Salonu’nda yapildi. Konferansa, AK Parti Il Baskani Bilal Uçar, Belediye Baskan Yardimcisi Samil Çinar ve çok sayida davetli katildi.
Konferansin açis konusmasini yapan Sube Baskanimiz Ahmet Sert, sendika olarak demokrasiden yana taraf olduklarini belirterek, “Egitim-Bir-Sen camiasi olarak, temel hak ve özgürlüklerin ancak demokratik bir yönetim biçiminde hayat bulacagi gerçeginden hareketle hep özgürlük ve demokrasiden yana taraf olduk, olmaya da devam ediyoruz” diye konustu.
Gazi Üniversitesi Iletisim Fakültesi Ögretim Üyesi Prof. Dr. Naci Bostanci, demokratiklesme denince akla ilk gelenin temel hak ve özgürlükler oldugunu ifade ederek, sunlari kaydetti: “Bize göre, temel hak ve özgürlüklerin somut güvencelere sahip olmasi, varliklarindan daha az önemli degildir. Esasen güvencesi yoksa temel hak ve özgürlüklerin varligindan da söz edemezsiniz. Güvence mekanizmasinda temel unsur ise hiç kuskusuz, tarafsiz ve tam bagimsiz yargidir. Temel hak ve özgürlükleri derinlestirmek ve genisletmek yerine sinirlamayi tercih
Demokratik parlamenter rejimlerde, siyaset kurumunun çözüm üretmek için var oldugunu dile getiren Bostanci, “Demokratiklesme ve sivillesme adina son derece önemli gördügümüz, askerlerin sivil mahkemelerde yargilanmasi düzenlemesinin Anayasa Mahkemesi tarafindan iptal edilmesi, demokratiklesme konusunda frene basanlari bir kez daha ortaya çikarmistir. Askeri mahkemelerin baris zamaninda sivilleri yargilayamamasi kadar önemli buldugumuz bu düzenlemenin iptali, beklentilerin aksine demokratiklesme ve sivillesme konusunda gelecek dönemde karsilasacagimiz engelleri bertaraf edecek motivasyonu üretmelidir. Sivil-askeri yarginin yetki ve görev alaninin yeniden belirlenmesine dönük düzenlemelerle yetinmemeliyiz. Demokratik parlamenter rejimi kesintiye ugratacak askeri darbelerin yasal dayanagi olarak kullanilan 1961 tarihli Türk Silahli Kuvvetleri Iç Hizmet Kanunu ile Iç Hizmet Yönetmeligi’nin Silahli Kuvvetlere ‘Cumhuriyeti kollama ve koruma görevi’ veren hükümlerinin halen yürürlükte olmasi da, demokratiklesme açisindan
“Millet ve devlet arasinda duvarlar ören degil, köprüler kuran bir Anayasa yazmanin ve yapmanin tam zamani” oldugunu vurgulayan Bostanci, söyle konustu: “Bu milleti 1960’tan itibaren klasik deyimiyle 10 yilda bir tokatlayanlar, darbe yapanlar, silahli güçlerine dayali olarak yönetime el koyanlar, milletin tankiyla milletin iradesine balans ayari yapmaya çalisanlar, millete hesap vermemistir. Ancak, kümesteki tavugu çalanlar yargiya hesap verirken, milletin iradesini çalanlarin, çalmak isteyenlerin sanik kürsüsüne çikarilmadigi dönemler artik geride kaldi. Bugün vardigimiz nokta, darbeye tesebbüs edenlerin sanik kürsüsüne oturtulmasidir. Türkiye’de, ilk kez bir darbe tesebbüsünü ve faillerini gün yüzüne çikarma ve millet adina cezalandirma kararliligi yasaniyor. Bu millet, artik gerekçesi ne olursa olsun, gerçeklestiricisi kim olursa olsun darbeye tevessül edenleri devletin tepesinde degil, Silivri Cezaevi’nin kodeslerinde agirlamakta kararlidir. Bu kararliligin bizi getirdigi nokta, toplumu kusatacak çagdas ve sivil yeni bir Anayasa yapmaktir. Yeni bir Anayasa yapilmasi, siyasi düsüncesi ne olursa olsun, farkli toplum kesimlerinin ortak düsüncesi ve istegidir. Bu nedenle, millet ve devlet arasinda duvarlar ören degil, köprüler kuran bir Anayasa yazmanin ve yapmanin tam zamanidir. Yeni Anayasa’da; egemenlik yetkisinin kayitsiz, sartsiz ve sadece TBMM tarafindan kullanilacagi açik bir dille ifade edilmelidir.”