Sube Baskanimiz Hasan Yalçin Yayla, üniversitelerin, ilkesel olarak hak ve özgürlüklerin, demokratik seçim ve tercihlerin, özgür düsüncenin uluslararasi standartlarda ögretildigi ve benimsendigi, ögrencisinden ögretim elemanina, memurundan sefine kadar herkesin bu ögretiler ve ilkeler çerçevesinde hareket etmesinin beklendigi kurumlar oldugunu ifade ederek, “Ancak son zamanlarda kendisi de bir ögretim görevlisi olan Türk-Egitim-Sen Istanbul Sube Baskani Sayin Hanefi Bostan’in Istanbul Üniversitesi’nde olan degisim ve dönüsümü anlayamamis olmasi ya da öyle görünmesi, yillardir yaptigi sendikaciligini tekrar sorgulamasini gerektirecek bir durumdur. Sadece kendini baglayacak bu durum bizi ilgilendirmemesine ragmen 22 Nisan 2012 tarihli Habertürk’te çikan haberi ve iddialari, sendikamiza ve Istanbul Üniversitesi temsilcimize karsi iftira boyutlarina ulasmis, bu cevabî yaziyi yazmamiza sebep olmustur” dedi.
Hanefi Bostan’in, Istanbul Üniversitesi’nde ikna odalari kurulup Türk-Egitim-Sen üyelerinin zorla istifa ettirilerek, 291 kisinin Egitim-Bir-Sen’e üye yapildigini iddia ettigini belirten Yayla, sunlari söyledi: “Aslinda Sayin Bostan bu üyelerin nasil istifa ettiklerini, YÖK’e, savciliga ya da Sayin Cumhurbaskanimiza mektup yazmadan kendilerine sormus olsaydi gerekli cevabi almis olurdu. Sendikacilik hizmet ve çözüm üretmektir. Yillardir IÜ’de hiçbir sey yapmadan, tek bir üyenin problemine çözüm üretmeden, sahip olduklari yetkiyi, çalisan ve üyelerinin lehine degil de üniversite yönetimiyle pazarlik unsuru olarak kullanan Türk-Egitim-Sen, ektigini biçmektedir. Çalisanlar üye olduklari sendikalari, kendilerini mutabakattan mutabakata hatirlayan bir sayi olarak degil, zor zamanlarinda yanlarinda olmalarini istedikleri sicak yuvalari olarak görmek isterler. Türk-Egitim-Sen yetkili oldugu yillar boyunca hiçbir soruna çözüm üretememis, hatta bazen bizzat sorunun kaynagi olmustur. TES’in ilgili haber ve iddiasinda, istifa eden üyelerini, kendi kendine karar veremeyen, tehdit ve baskilara boyun egen zavalli birer çalisan olarak göstermesi, çalisanlara ve sendika üyelerine saygisizliktir. Profesör unvanini almis bir akademisyen acaba nasil bir baski sonucu sendikaya üye olabilir ya da istifa edebilir. Bu hocalarimiz özgür tercihlerini kullanamayacak kadar aciz midirler ya da zamaninda TES’e üye olan bu hocalarimizi sizler nasil ikna ederek(!) üye yaptiniz. Size üye olurken tamamen özgür iradelerini kullanan hocalarimiz istifa edip sendikamiza üye olunca mi baskiya maruz kalmis oluyorlar.”
Habertürk gazetesinde yayinlanan haberin yalan ve yanlis beyanlarla dolu oldugunun altini çizen Yayla, “Istifa edip sendikamiza geçtiklerini iddia ettikleri ve isimleri yayinlanan 9 profesörden sadece 3’ü üyemizdir. Ama bu haberden sonra üye olmayan bu hocalarimizin da sendikamiza üye olacagi kesindir. Yine haberde ismi geçen Prof. Recep Seymen’in sendikamiza herhangi bir üyeligi kesinlikle söz konusu degildir. TES sube yönetiminde görevli olmasina ragmen kendi sendikasindan istifa ettirildigine dair söylentiler üniversitede ayyuka çikmistir. Sendikamiza üye olmak isteyen herkes yasa geregi üye olabilmektedir fakat sendikamiz herkese üyelik teklifi de götürmemektedir. Yine Sayin Hanefi Bostan’a, Mustafa Beyazatli’nin üniversite temsilcimiz oldugu bilgisi de ulasmamis olacak ki, temsilcimizi üye yapmakla suçlamaktadir. Sayin Bostan, sendika temsilcilerinin görevi temsil ettigi sendikaya üye yapmak ve üyelerinin hakkini aramaktir. Kendi temsilcisine ‘üniversitede bizden memnuniyetsizligin sebebi nedir’ diye soramayanlarin akli sira Egitim-Bir-Sen’den hesap sormaya yeltenmesi abesle istigaldir. Sendikamiz her bir üyesini kendi emegi ve çabasiyla kaydetmis, üniversite içinde girilmemis oda birakmamis, tanisilip görüsülmeyen çalisan kalmamistir. Türk-Egitim-Sen, her yil yasadigi ‘Mutabakat Sendromu’nu anlasilan bu yil erken yasamaya baslamistir. Egitim-Bir-Sen, Istanbul Üniversitesi’nde 2012 yilinda yetkiyi alacaktir. Bundan kimsenin süphesi olmasin. Mayis 2011’den bugüne hiçbir sendika üyesi degilken, söz konusu üniversitede Egitim-Bir-Sen’e üye olan çalisan sayisi 350’yi geçmistir. Bu sayi bile baska söze gerek birakmamaktadir. Oturduklari koltuklarda sendikacilik yapanlarin, yetki elden giderken bu tür iftira ve karalama kampanyalari ile sesini yükseltmeleri daha çok irtifa kaybetmelerinden baska bir ise yaramayacaktir” seklinde konustu.
Hasan Yalçin Yayla, sendika olarak, YÖK’e, Rektörlüge ya da savciliklara isnattan yoksun dilekçeler verenlere, alanlara çikip sendikacilik yapmalari tavsiyesinde bulunarak, “Gereksiz gürültü olusturarak kamuoyunu rahatsiz etmeleri yerine aynaya bakmalari yerinde olacaktir” diye konustu.