Sube Kadinlar Komisyonu Baskanimiz Arife Parlak, 8 Mart Dünya Kadinlar Günü’nün, toplumun yarisini olusturan kadinlarin toplumsal yasamda karsilastiklari güçlükleri gündeme tasimanin ve çözüme iliskin çabalari yogunlastirmanin firsati olan bir gün oldugunu söyledi.
8 Mart Dünya Kadinlar Günü münasebetiyle bir açiklama yapan Parlak, “Bir mücadeleye kalkismak için, mücadeleyi zaruret haline getiren sartlarin bulunmasi gerekir. Bati cografyasi, Fransiz ihtilaline kadar kadinin insan olup olmadigini tartismistir. Kadini bir meta olarak gören, insan olarak kabul etmedigi için de en temel insanî haklardan yoksun birakan erkek egemen bâtil medeniyet karsisinda kadinlar, varliklarini ortaya koymak ve emeklerine saygi mücadelesine girismek zorunda kalmislardir. 8 Mart’i lüzumlu ve anlamli kilan, temelinde insani taleplerin ve emegi yüceltmenin bulunusudur” dedi.
Türkiye’de hala kadinlarin, egitim ve çalisma hayatinda ayrimciliga tabi tutuldugunu belirten Parlak, “Kadinlari birikim ve üretimleriyle degil, görünüsleriyle degerlendiren sakat bakis, kerameti kendilerinden menkul bir görünüs ve kiyafet biçimini dayatmakta, buna uymayanlari egitim ve çalisma hayatinin disina itmektedir. Basörtülü kadinlarin basörtüleriyle ögrenim görememelerini, çalisma hayatinda yer alamamalarini doguran zihniyetin kadinin insan olup olmadigini tartisan zihniyetten farki yoktur” seklinde konustu.
Kadinlari kategorize eden anlayistan bir an önce vazgeçilmesi gerektigini kaydeden Parlak, sözlerini söyle tamamladi:
“Kadinlarin birikimlerini, yeteneklerini, hassasiyetlerini degerlendiren, kadini insan olarak gören bir anlayisa geçilmelidir. 28 Subat sürecinde azan ve basörtülü kadinlari toplumsal hayattan dislayan uygulamalar halen devam etmektedir. Darbe dönemlerinin vicdanlari yaralayan yasaklari derhal kaldirilmali, basörtülü magdurelerden özür dilenmeli, magduriyetleri telafi edilmelidir.”