Subemiz, Bagcilar Belediyesi Halk Sarayi’nda ‘Demokrasilerde Sivil Toplum Kuruluslarinin Rolü’ konulu bir konferans düzenledi.
Fatih Üniversitesi Ögretim Üyesi Prof. Dr. Ömer Çaha’nin konusmaci oldugu konferansa, Sube Yönetim Kurulu üyelerimiz, Ilçe temsilcilerimiz ve Yönetim kurullari, Bagcilar ve Zeytinburnu Ilçe Milli Egitim müdürleri, Ilçe Milli Egitim Sube müdürleri, sivil toplum kuruluslarinin temsilcileri ve üyelerimiz katildi.
Konferansin açilisinda bir selamlama konusmasi yapan Sube Baskanimiz Emrullah Aydin, her yil sivillesme üzerine programlar düzenlediklerini, bunlardan bir yenisini de Prof. Dr. Ömer Çaha ile gerçeklestirdiklerini ifade ederek, “Sivillesmeye önem veriyoruz. Zira sivil toplum, sivil halk, gücün kendisinde olduguna inanirsa, bu gücün farkinda olursa, devlet yöneticilerinin yanlis yapma lüksü kalmayacaktir. ‘Farkindaysan, güçlüsün’ sloganinin artik gerçeklesmesi gerekiyor” dedi.
Prof. Dr. Ömer Çaha, Türkiye’de sivil toplum kuruluslarinin son yillarda büyük gelismeler kaydettigini söyledi. Memur-Sen’in yetkiyi almasindaki asil sirrin, özverili ve ilkeli çalismak oldugunu belirten Çaha, bundan dolayi kurucu genel baskanimiz Akif Inan’i rahmetle andigini bildirdi.
Sivil toplumun, Bati siyasal literatüründe 17. yüzyildan itibaren tartisilmaya baslanan bir kavram olageldigini dile getiren Prof. Dr. Çaha, modern toplumun siyasal yapisina iliskin en hararetli argümanlarin sivil toplum-devlet kavramlari etrafinda gelistigini vurguladi.
“Temel hak ve hürriyetler, belli basli ideolojiler, dini doktrinler ya da yönetici elitin iradesiyle iliskisi göz önünde bulundurularak bir analiz yapildiginda, genel olarak üç tür devlet modelinden söz edilebilir” diyen Çaha, söyle konustu:
“Devleti temel hak ve hürriyetlerin hizmetine sokan model, devleti bir ideoloji ya da dini referansin hizmetine sokan model ve devleti yöneticilerin hizmetine sokan model. Temel hak ve hürriyetlere ve ayni zamanda vazgeçilmeyen ve degistirilmeyen ilkelere dayali olan birinci model hiç kuskusuz hukuk devletini anlatmaktadir. Ikinci model de, hukuk devleti gibi, devleti, vazgeçilmez ve degistirilmez ilkelerle hareket eden bir aygit haline getirmektedir. Hukuk devletini ‘ilkelere’, kanun devletini ise ‘keyfiyete’ dayali bir model olarak kabul ettigimizde ideolojik ya da teokratik sistemler ilkelerle hareket ettikleri için hukuk devleti modeline daha yakin gibi görünmektedir. Ancak sistemin dayandigi felsefe ve temel amaçlari bakimindan incelendiginde, bu modellerin hukuk devleti modelinden oldukça uzak mesafede bulunduklari anlasilir. Hatta ürettikleri degerler bakimindan aslinda hukuk devletinin en fazla karsiti olan modelin bu model oldugunu söyleyebiliriz. Bu sistemleri hukuk devleti olmaktan çikaran en temel husus, bunlarin devleti, insanin degil, belli bir ideolojinin ya da dini doktrinin hizmetine sokmalari; dolayisiyla içinde bireylerin de yer aldigi sistemin tüm aygitlarini bu referanslara göre harekete geçirmeleridir.”