Genel Yetkili Sendika

Doçentlik sözlü sınavı bir an evvel kaldırılmalıdır

 

Eğitim-Bir-Sen Konya 2 No’lu Şube Başkanı Şenol Metin, üniversite idari personelinin tayin ve terfilerinde çoğu zamanda ailenin önemini ve birliğini hiçe sayan uygulamalara gidildiğini belirterek, “Yükseköğretim sistemimiz maalesef yıllardır üniversite idari personelinin üniversiteler arası tayinlerinde bir ekran açıp standardize edilmiş bir tayin-terfi sistemi yürürlüğe koyamamıştır” dedi.

Doçentlik sözlü sınavıyla ilgili bir basın açıklaması yapan Metin, sınavların mağduriyet üretmeye devam ettiğini kaydederek, “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘doçentliğin önündeki engelleri kaldırın’ talimatı, akademide görev yapan 40 bin yardımcı doçenti ve 50 bin araştırma görevlisini umutlandırmıştır. YÖK Başkanı Yekta Saraç’ın ‘komisyonları kurduk, yakında bir model ile akademinin önüne çıkabiliriz’ açıklaması bu umudu pekiştirmiştir. 3 aylık bir süre geçmesine rağmen hiçbir adımın atılmamış olması, bürokrasinin klasik zamana yayıp unutturma stratejisini uyguladığını göstermektedir” şeklinde konuştu.

Doçentlik sürecinin, biri diğerinin ön şartı olan iki aşamalı bir süreçle nihayetlendiğini hatırlatan Metin, şöyle devam etti: “İlk aşama, eser incelemesi aşaması;  5 profesör tarafından incelenen doçent adayının eserleri yeterli görüldükten sonra bize özgü sözlü sınav aşaması başlar ve aday -aday dediğimize bakmayın, en az 5-6 yıllık doktoralı bilim insanıdır- doçentlik sözlü sınavına çağrılır. Doçentlik sürecinin ilk aşaması olan eser incelemesinde de ciddi sorunlar bulunsa da, yazılı bir materyal üzerinden incelemenin gerçekleştiriliyor olması az çok bir nesnellik ve denetlenebilirlik sağlamaktadır. Asıl sorun subjektifliğin zirve yaptığı sözlü sınav aşamasındadır.”

Doçentliğin bir alt unvanı sayılan yardımcı doçentlikte atamanın, eser incelemesi ve yazılı dil sınavıyla yapıldığını ifade eden Metin, “Doçentliğin bir üst unvanı profesörlükte atama, eser incelemesi ile yapılmaktadır. Bu ikisi arasındaki unvan olan doçentlikte ise eser incelemesi artı sözlü sınav ile unvan verilmekte, bilahare eser incelemesi ile atama yapılmaktadır. Eğer sözlü sınav akademik yetkinliği ölçmek için iyi bir araç ise üst unvan profesör ve alt unvan yardımcı doçent atamalarında niye kullanmıyoruz. Yok, eğer kötü bir araç ise profesör ve yardımcı doçent atamalarında kullanmadığımız sözlü sınavı doçent atamasında niye kullanıyoruz? Bu çelişki dahi doçentlik sözlü sınavını kaldırmak için yeterlidir” değerlendirmesinde bulundu.

“Akademisyenin bilimsel özerkliğini, bilim insanı kişiliğini parçalamanın bir aracı olarak kullanılan bu sınav artık kaldırılmalıdır” diye Metin, bilimsel yetkinliği ifade eden bir akademik unvanın kullanımının idari bir tasarrufa bağlanmasını kabul etmediklerini vurguladı.